Sunday, March 17, 2013

ZEHRANIN TAŞINIŞI

Yazan: Bahar Gürer

Zehralar taşınıyordu.
Zehranın okuluna çok uzak bir yere taşınıyorlardı.
Zehra çok üzülüyordu.
Evlerinden ayrılmak istemiyordu.
Yavaş yavaş hazırlıkları tamamladılar.
Gidecekleri gün son hazırlıkları yaptılar.
Güzel bir kahvaltı ettiler.
Annesi yolda acıkırlarsa onlara börek ve pasta yaptı.
Ailecek Zehranın okuluna gittiler. Arkadaşlarıyla ve öğretmeniyle vedalaştılar.
Gece olunca arabaya bindiler ve yola koyuldular.
Yolun yarısında Zehra uyumuştu. Kalkınca yemek yedi, kitap okudu.
Ankaraya varınca Zehra sevindi. Zehranın babası ev bulana kadar Zehralar dayısında kalacaklardı.
Zehra yukarı çıkınca dayısına sarıldı.
Yemek yediler.
Akşam olunca hep beraber film seyrettiler.
  

ÇİKOLATA HİKAYESİ

Yazan: Bahar Gürer

Bir gün beyaz çikolatayı arkadaşları dışarı oynamaya çağımış.
Beyaz çikolata onların yanına gitmiş.
Acı çikolata demişki "çikolata nasıl üretilir" oyununu oynayalım demiş.
Bu oyun şöyle oynanır: Herkez çikolatanın nasıl üretldiğini anlatacak.
En düzgün ve doğru anlatan oyunu kazanır.
Kazanana ödül verilecek, ödül verilmeden önce kazanana en sevdiği renk sorulacak.
Diyelimki maviyi seviyor, mavi renkte çok güzel parlak bir çikolata kabı verilecek.
Çikolatalar bu kabı üstlerine deneyebilirler.
Siyah çikolata oyuna başlamış.
Oyun bitmiş.
Oyunu sütlü çikolata kazanmış.
Diğer oynayan çikolatalar onu tebirk etmiş.
Sütlü çikolataya çok güzel bir çikolata kabı verilmiş.

Sunday, March 3, 2013

MERAKLI FATİH

Yazan: Bahar Gürer

Fatih çok meraklı birisiymiş. Bimediği bir şey varsa aklında bırakmaz hemen sorarmış. Bir gün Fatih'le babası müzeye gitmeye karar vermişler.

Babası ile arabaya binmişler. Fatih hemen sormuş "Baba müze nedir?",

Babası "Sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin bulunduğu yer" demiş.

Fatih "Çok merak ettim çabuk gidelim demiş."

Müzeye vardıklarında Fatih çok şaşırmış. Çünkü müzenin böyle olacağını zannetmiyormuş. Fatih ilerledikçe yeni şeylerle karşılaşıyormuş. Karşılaştıkça da soruyormuş.

Müze tam Fatihe göreymiş. Müze çok ilginçmiş. Tüm eski şeyler burada varmış. Eve gelince Fatih annesine anlatmış ve haftaya ailesiyle birlikte tekrar müzeye gitmişler.

AĞAÇLAR

Yazan: Bahar Gürer

Köyün en kötü insanı ağaçların yararını bilmeden hepsini yakar, onları keser ve zarar verirmiş.

Her zaman onu izleyen iyi bir insan varmış. En sonunda ona anlatmış.

"Ağaçların yararını bilsen böyle bir şey yapmazdın. Ağaçlar havayı temizler, doğayı canlandırır, yeşillendirir. Meyve, sebze verince insanları doyurur... ve daha bir sürü yararı var. Böyle yaparsan çevrede ağaç biter ormanlar yıkılır, hayat biter. Sakın bir daha yapma" demiş.

Köyün kötüsü ağaçların bu kadar önemli olduğunu bilmiyormuş. Meraklanmış. İki gü sonra bir okula yazılmış ve çok mutlu olmuş. Çünkü hem başka bilgiler hemde ağaçların önemini anlamış. Artık doğaya zarar vermemiş. Hatta eskiden verdiklerini düzeltmeye çalışmış, ağaçlar dikmiş, kirlettiği denizleri temizlemiş.

Yaptığı şeyleri düzeltmesi tam bir hafta sürmüş, artık ona köyün iyisi demeye başlamışlar.

ÖDEV

ÖDEV

Yazan: Bahar Gürer

Halil biraz dağınık biriydi. Halil bir gün öğretmenin verdiği araştırma ödevini yapmamıştı. Halil zaten ödevlerini sık aksatıyordu. Öğretmeni dayanamayıp anlattı:

-Halil böyle sorumsuz olursan kimse seni sevmez. Ayrıca geleceğin içinde daha başarılı olman gerekli.

Halil eve gelince annesine olanları anlatmış. Annesi ona bir kaç söz söylemiş. Halil üzülmüş ve karar vermiş. Artık düzenli olacağına söz vermiş. Sorumluluğunu yerine getirmiş, odasını toplamış, verdiği sözleri tutmuş. Ödevlerini her zaman yapmış ve çok mutlu bir hayata kavuşmuş.

Friday, March 1, 2013

ATKI

ATKI

Yazan: Bahar Gürer

Elif her gün olduğu gibi pencereden bakıyormuş. Kış olduğu için yağan karı seyrediyormuş. Bir mağaza görmüş. Mağazada birbirinden güzel atkılar varmış. Elif atkıları çok beğenmiş. Hemen annesine söylemiş. Annesi şu an onu alamayacaklarını söylemiş ama Elif çok ısrar etmiş. Bir kaç gün sonra mağazaya gitmişler. Atkı çok güzel gözüküyormuş ama fiyatı biraz fazlaymış. Elif üzülmüş. Annesi Elif’in üzgün olduğunu görünce "Tatile kadar para biriktirirsen atkıyı alabilirsin" demiş. Elif bir yandan seviniyor bir yandan da üzülüyormuş. Atkıyı alacağına seviniyor ama on beş tatile daha çok olduğu için üzülüyormuş. Ama sabretmiş. Tatile kadar çok para biriktirmiş. En sonunda atkıyı almış. Elif çok mutlu olmuş. Atkıyı her gün dışarda kar topu oynarken giymiş ve çok memnun kalmış.

GEZİ

GEZİ

Yazan: Bahar Gürer

Bugün Ali çok mutlu. Çünkü bugün okul gezisi var. Ali annesinden gezi için bir şeyler yapmasını istemiş.

Annesi ona çikolatalı pasta ve peynirli börek yapmış. Marketten limonata alıp hepsini bir çantaya koymuş.

Ali bugün en rahat kıyafetlerini giymiş. Çantasına ip, top ve su koymuş. Gitme saati gelince hemen arkadaşlarıyla otobüse binmiş. Varınca ilk önce kızlar ip erkekler ise top oynamış.

Bir süre sonra acıkmışlar, öğretmenlerine söylemişler. Güzel bir yer bulup örtü sermişler ve sofrayı sermişler.

Yemek bitmiş, öğretmenleri onları Pamukkaleye götürmüş ve gezdirmiş. Çocuklar çok beğenmişler.

Ali eve gidince olanları annesine anlatmış ve bir daha gitmek istiyorum demiş. 

AY GÜNEŞ VE KARPUZ DİLİMİ

AY GÜNEŞ VE KARPUZ DİLİMİ

Not: Bu hikayenin başlığı ve işarete kadar olan kısmı başka bir yazar tarafından yazılmıştır. Hikaye bu kısımdan sonra Bahar tarafından tamamlanmıştır.

Yazan: Bahar Gürer

Sessiz yaz günlerinden biriymiş. Ay gökyüzünde ip inceymiş. İp gibi incelen ayı önce Halim görmüş. Selim bakışlarını gök yüzünde gezdirip;

" Hangi ay?" demiş. "O ay değil ki".

"Ya ne?" demiş Halim.

"Güneş"

Yanlarına Kerim gelmiş. Halim hemen sormuş "Sana bir şey soracağım ama doğru söyleyeceksin, şu uşığı görüyormusun? Nedir o?"

-------------------------

"O bir karpuz dilimi" demiş Kerim.

Halim: "İkimiz de bilememişiz Selim, o bir karpuz dilimiymiş"

Selim: "Karpuz dilimine benziyor, ama gök yüzünde karpuz diliminin ne işi var"

Gidip annelerine sormaya karar vermişler.

Selim: "Anne, şu gökyüzündeki nedir?

Anne: "Bir karpuz dilimine benziyor"

Selim: "Ama anne gökyüzünde karpuz dilimi olmaz"

Anne: "Şaka yaptım o ay"

Kerim: "Ama bu kadar ince ay olurmu?"

Anne: "Ay şekil değiştirir"

Halim: "Yaşasın soğru bilmişim, sorun çözüldü" demiş.

Sonra hepsi mutfağa gidip birer karpuz dilimi yemişler.